27 Şubat 2017 Pazartesi

ERASMUS İÇİN İLK ADIM : ERASMUS SINAVI

Merhabaaa , sevgili arkadaşlar. Blogumu açtığımdan beri (bu arada çok teşekkür ediyorum gayet samimi ve sıcak bir okuyucu kitlem var ) erasmusu nasıl kazandığım , nasıl cesaret ettiğim ve memnuniyetimle ilgili mesajlar alıyorum.Ben de birkaç yayınım boyunca bu konu hakkında sizlerle paylaşımda bulunmaya karar verdim.Eveeet o zaman bir yerden başlayalım .
Erasmus (Erasmus+ , Erasmus+Staj vb ) çeşitleri olan üniversite öğrencilerinin farklı kültürleri tanıyabilmesi , Avrupa ülkelerinin eğitim olanakları ile beraber sosyal hayatlarını da görebilmesi ve elbette bununla beraber yabancı dillerini geliştirme olanağı sağlayan bir kültür programıdır.




Tabi elinizi kolunuzu sallayarak gidemiyorsunuz Erasmusa.Okullarda Erasmus için düzenlenen sınava girip belirli bir puanı alarak gitmeye hak kazanıyorsunuz.
Öncelikle ben Kırıkkale Üniversitesi’nde okuyorum. 


Kendi okulumda uygulanan sistem  hakkında bilgi vermek istiyorum. (arkadaşlar bu sistem genel hatlarıyla beraber diğer okullarda da aynı şekilde) Erasmus için düzenlenen sınavlar var . Sınav İngilizce , Fransızca ve İtalyanca hazırlanıyor . Siz istediğiniz dili , tercih ettiğiniz okulları sınavdan önce yayınlanan başvuru formuna doldurarak – benim de çok saçma bulduğum konu buydu , sınavdan önce tercih yapıyorsunuz – başvurunuzu yapıyorsunuz.Başvuru için genel not ortalamanızın 2,20ve üzeri olması gerekiyor.(Önlisans ve lisans öğrencileri için 2,20 lisansüstü öğrenciler için 2,50)Yapılan başvurular değerlendirildikten sonra sınava girmeye hak kazananlar açıklanıyor.




Ve sınav günü gelip çatıyor.Ben sabahtan yazılı sınava girdim.Tabiki sınav dilini İngilizce seçtim –belki bir daha Erasmus yaparsam İtalyanca seçerim , yok yok şaka o kadar öğrenmek epey zor -.Yazılı sınavdan 50 ve üzeri alanlar aynı gün yapılan sözlü mülakata girmeye hak kazanıyor.Ben yazılı sınavdan 58 almıştım ve aynı gün sözlü mülakata girdim.Yazılı sınav test olmuştu kaç soru olduğunu gerçekten hatırlamıyorum sanırım 50 soruydu. 


Zorluğuna gelince arkadaşlar ben Anadolu Lisesinde okudum ve liseden sonra herhangi bir dil eğitimi almadım fakat dil öğrenme konusunda bir yatkınlığım var fazla zorluk çekmiyorum . İngilizce için de şöyle bir durumum vardı , bir ara Korece öğrenmeye merak sarmıştım ve Koreli arkadaşlarımla önce İngilizce iletişim kurmuştum yani pratikte İngilizce hayatımda hep vardı.
Ben şuan ne kadar sınav kolaydı desem sınavı zor bulacak , ne kadar zor desem de kolay bulacak arkadaşlarım vardır. 

O yüzden zorluk göreceli kavramdır diyorum ve bu zorluğun okullara göre değiştiğini de özellikle vurgulamak isterim.Sözlü mülakat ise yazılıdan daha kolay bulduğum kısım oldu benim için.Zaten sınava Türk hocalar yapıyor hani karşımdaki zaten Türk ne kadar sıkılabilirim ki diyerek bir rahatlıkla girdim .
Beş ya da on dakika sürdü , nerede kaldığım , neden Erasmus seçtiğim sorulmuştu.
Gelelim sınav puanlarına . Arkadaşlar Erasmus , Ulusal Ajans denilen kurum tarafından koordine ediliyor.Sizin aldığınız puanlar Ulusal Ajans tarafından hesaplanıyor.
Hesap sistemi şu şekilde ; Genel not ortalamanızın yüzlük sisteme göre yarısı + Erasmus sınav puanınızın yarısı ( bu puan yazılı sınav ve sözlü sınavın toplamı şeklinde oluyor).


Erasmus sınavı fakülte ayrımı olmaksızın ortak bir şekilde yapılıyor.Fakat puanlar alındıktan sonra kendi fakültenizden sınava girenlerle oluşturan sıralamaya giriyorsunuz.Bu sıralamada önemli olan puanlardan çok yapılan tercihler diye düşünüyorum.Zira çoğunluk aynı okulu tercih etmişse açıkta kalma ihtimaliniz de yüksek olabilir.Öğrenciler genelde derslerin İngilizce olduğu kolay okulları tercih ediyor. Fakat bu okulların kontenjanları var .İşte sıkıntı burada başlıyor her ne kadar puanınız yüksek de olsa sizden yüksek puan alanlarla aynı yeri tercih ederseniz puanınıza yazık olup açıkta kalabilirsiniz.Ben Erasmusta tercihlerin şah damarı olduğunu düşünüyorum özellikle Hukuk Fakülteleri için.




Sevgili Arkadaşlarım Erasmus sınavı bu şekilde . Umarım sorularınıza yanıt verebilmişimdir.

22 Şubat 2017 Çarşamba

KARIŞ KARIŞ İTALYA - İLK DURAK : ROMA !

  5-İSPANYOL MERDİVENLERİ
  6-PADRE DELLA PATRİA / VITTORIO EMMANUELE II




-İSPANYOL MERDİVENLERİ 
Roma'da sağımız solumuz önümüz arkamız tarih kokan yapılarla dolu.Tabiki bir kısmının önemi daha büyük daha çok turist tarafından ziyaret ediliyor . Bunlardan biri de İspanyol Merdivenleri.



















Tarihte İtalya-İspanya arasında hem savaş anlamında  hemde kültürel anlamda birçok etkileşim olmuş.Öyleki İspanyolca ve İtalyanca birbirine çok benzeyen iki dil. Erasmus için gelen İspanyol öğrenciler hemen İtalyanca öğrenmişlerdi mesela , bu konuya özellikle değineceğim daha sonra .



Eveet ne diyordum heh etkileşim falan derken Roma'da İspanya Büyükelçiliğinin olduğu sokakta bulunan bu merdivenler ismini de buradan almış.Merdivenlerin en üst kısmından Roma'daki en önemli markaların mağazalarının bulunduğu caddeyi tüm ihtişamıyla salınırken görebilirsiniz.İstanbul'da Nişantaşı , Roma'da da Via Condotti işte.İspanyol Merdivenleri de her daim kalabalık olan yerlerden birisi.




Merdivenlerin bulunduğu meydanın adı Piazza di Spagna.Lüks mağazaların olduğu cadde de Via Condotti.İspanyol Merdivenleri 137 basamaktan oluşuyor , hanımelileriyle kaplı bu taş merdivenler.Aslında isim ile ilgili farklı söylentiler de var .

Merdiven yapılamayacak kadar dil yokuşlu yerlere yapılan merdivenler için İspanyol Merdivenleri ismi kullanılması diğeri de İspanyolların şehri fethederken buradan girmeleri.
 




-VİTTORİO EMANUELE II ABİDESİ : PADRE DELLA PATRİA


Roma'da Piazza Venezzia'da bulunan İtalya'nın ilk kralı Emanuele anısına yaptırılan abide olur kendisi.Gayet heybetli bir yapı olmakla beraber önünde de Vittorio Emanuele'nin heykelini bulundurmaktadır.İtalya'da bulunan diğer tarihi yapılar gibi burası da büyük bir öneme sahiptir.Birinci Dünya Savaşı asker mezarlığını da bulundurmaktadır.Meçhul Asker Anıtı olarak da bilinmektedir bu arada.2 Haziran günü burada bir anma töreni gerçekleştirilirmiş.








Aslında yapı İtalyanlar tarafından başlangıçta hiç sevilmemiş ve protesto edilmiş. Nedeni ise yapının sırf beyaz mermerden yapılmasının halk arasında takma dişe benzetilip şehrin görüntüsünü bozduğu düşünceleriymiş.Ayrıca İtalyanlar bu esere pasta ve daktilo adını takmışlar onlara benzettikleri için.










Eser o kadar görkemli ki çok uzaktan bile kendini belli ediyor ayrıca Roma'nın seyri de bu yapıdan bir başka oluyor.Kolezyum tüm ihtişamıyla karşınızda size göz kırpıyor.


Hep en önemli noktayı unutuyorum . Bu yapıda merdivenlere oturmak yasak .Neden bilmiyorum galiba o bembeyaz merdivenler aşınmasın diye .







Roma'da bulunan tarihi mekanların sonuna geldik böylece , aslında en çok gezilen ve turist akınına uğrayan  yerler demek daha doğru olur .Roma'daki diğer tarihi mekanlarla ilgili de ara ara yayınlarla sizinle olacağım :)




20 Şubat 2017 Pazartesi

KARIŞ KARIŞ İTALYA - İLK DURAK : ROMA !

                                                            4 -VATİKAN




Bir devletin içinde bir devlet , İtalya'nın içindeki şehir devleti Vatikan !







Neymiş bu şehir devleti nerden çıkmış konuya buradan başlayalım istiyorum. Öncelikle şehir devleti günümüz modern devletinin temeli niteliğindeki ortaçağdaki devlet örgütlenmeleridir.










Roma İmparatorluğunda , Antik Yunan'da yaygın olarak duyduğumuz şehir devletleri daha büyük imparatorlukların oluşmasına katkı sağlamıştır.İtalya'da Vatikan Roma'nın içinde Papa tarafından yönetilen özerk şehir devletidir.Vatikan 1929'dan bu yana bağımsız bir devlettir . Vatikan tarafsızlıkları ile bilinen İsviçre askerleri tarafından korunmaktadır.



Vatikan dünyanın en küçük ülkesi olarak kabul edilmektedir.Katolikliğin merkezidir.
Vatikan Roma gezinizin bir parçasını oluşturuyor aslında zira Vatikan ve Roma'yı ayıran koskoca duvarlar aslında. Aziz Petrus Bazilikası , Si, idam gerstina Şapeli , Vatikan Müzeleri işte o duvarların ardında gezilecek yerler arasında.
Bu arada öyle Çin Seddi gibi bir duvar falan beklemeyin sevgili okurlar işte karşıdan karşıya geçince Vatikan'dasınız.
Evet Vatikana'a doğru yola çıkıyoruuz hazır mıyız ? Roma'dan Vatikan'a doğru yolculuğun ilk adımında karşımıza çıkan kale ;


-Castel Sant'Angelo : Bu kale ile Vatikan arasında gizli bir tünel vardır.Ayrıca bu kale hapishane olarak da kullanılmış olup Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'nın hapis yattığı yerdir.O dönemde kalede çok önemli davalara bakılır , idamlar gerçekleştirilirmiş.Maktüllerin de kafaları ibret olsun diye köprüde sergilenirmiş.İçerisinde bulunan hücrelerde mahkumlar havasızlıktan ve açlıktan ölürmüş.Kale tam bir dram örneği niteliğinde.Ayrıca kaleye varmak için kullanılan köprü de bir o kadar meşhur . Dan Brown'un Melekler ve Şeytanlar kitabında bahsedilen köprüdür kendisi.              
































Hz.İsa'nın tacını taşıyan melek heykeli








 








-Aziz Petrus Meydanı : Aziz Petrus Bazilikasının önündeki meydandır.Napolili mimar Gian Lorenzo Bernini tarafından yapılmıştır



-Aziz Petrus Bazilikası : Katolik inancı merkezi olan bazilikadır.

-Vatikan Müzeleri : Dünyanın en önemli sanat eserlerini barındıran müzelerdir.Sistina Şapeli ve Rafaello odaları önemli odalardandır.














Vatikan'a iki kez gitme fırsatım oldu. Hatta ilk gidişimde gece Vatikan'da uyumuştum.Erasmus insanın hayatında daha önce yapmaya cesaret edemediği şeyleri ' Amaaan ne olacak be bi şey olmaz' edasıyla yapmaya cesaret ettiriyor.


Bende kalacak yere para harcamayıp daha fazla yer görmek için böyle bir işe girişmiştim.Merak etmeyin gezdiğim her yeri sokaklarda kalarak da gezmedim. Zaten hava soğumuştu bir yerden sonra . Her neyse ne diyordum Vatikan gece vakti şüphesiz Roma'nın en güvenli yer , belki de tüm İtalya'nın . Birçok evsiz vatandaş da orada uyuyordu baya da sistemliydiler yastıkları yorganları falan mevcuttu.

Şuan size inanması güç geliyor tahmin edebiliyorum ama valla öyle. Gece vakti ne kadar sessiz ve sakin olsa da Vatikan törenlerin olduğu zamanlarda iğne atsan yere düşmeyen cinsten bir kalabalığa sahip oluyor.Vatikan'da bulunuğum iki ayrı zamanda çok kalabalıktı.İlkinde Papa'nın konuşması vardı ve farklı ülkelerden gelen temsilcileri kabul ediyordu.Papa'da bizi görecek mi deeerken heh biz gördük Papa'yı . Muhteşem bir kalabalık bir yandan kendi dillerinde yaptıkları dualar , bir yandan yapılan canlı yayınlar ben de kendimi tüm bunların ortasında bulmuş ' noluyo yaa' moduna geçmiştim . İkinci gidişimde ilkini aratmayan cinten oldu .Avrupalının muhteşem tatil zamanı olan Christmas tatilinde, ilk gününde gitmiştim bu seferde inanılmaz bir turist akını vardı Vatikan'da.


Bu arada ayrı bir ülke falan dedik Vatikan'a girerken kimliktir pasaporttur kontrol falan yok ama siz çıkarken şehadet getirip fatiha okumayı da unutmayın derim :)


13 Şubat 2017 Pazartesi

KARIŞ KARIŞ İTALYA - İLK DURAK : ROMA !

                                           2-AŞK ÇEŞMESİ -FONTANA Dİ TREVİ
                                           3-PANTHEON


AŞK ÇEŞMESİ

Bir şehir nasıl böylesine sihirli , büyülü olabilir ? Bir yanda tüyler ürperten ölüm  çığlıklarını kulaklarda hissettiren arenalar , bir yanda tüm dünyada namını duyurmuş imparatorların büstleriyle tarihte zaman yolculuğuna çıkaran ve bir yanda da aşkı iliklerinize kadar hissettiren romantizmde tavan yapmış mekanlar . Evet sevgili okurlar henüz Avrupa’da fazla şehir görme imkanım olmadı ama Roma’dan başka bir şehrin tüm bunları barındırabilecek olması aklımın ucundan bile geçmiyor .
Roma’daki mekanları sizlerle tanıştırma yolunda Kolezyum’dan sonra ikinci durağımız Fontana di Trevi – Aşk Çeşmesi .





Neden Aşk Çeşmesi bu çeşmenin adı  ? Ne var ki akan suyun içinde , ne farkı diğer çeşmelerden ? Büyülü mü , sihirli mi ? Tüm bu sorulara cevapları beraber bulalım canlar.

Öncelikle İtalyanca ismiyle  ‘’Fontana di Trevi ‘’  Trevi ‘nin Çeşmesi anlamına geliyor. Trevi özel bir isim . Fontana çeşme demek .



 Eee ne oldu yani şimdi işte alın size Aşk Çeşmesi oldu Trevi’nin  Çeşmesi. Büyü bozuldu sanki bi parça. Zaten söylemek zorundayım ki yalnızca Türkçede Aşk Çeşmesi olarak anılıyor bu çeşme . Sebebini bilemiyorum (Araştırdım fakat bulamadım , bilen varsa yorum olarak eklerse sevinirim )Heh nerede kaldık evet ismiyle ilgili açıklamalara şöyle devam edelim. Trevi bir ailenin soyadı olarak geçiyor , binaların duvarlarının bir cephesine çeşme yapılmasına izin veren bir aile diyorlar. Aynı zamanda bir diğer bilgiye göre de İtalyanca ile bağlantılı olarak Tre : Üç demek Vie :Yol (şuan Via kelimesi cadde olarak geçiyor ) Trevi yani Üçyol olarak düşünüldüğünde Üçyol Çeşmesi oluyor. Neysee ya neresinden bakarsak bakalım aşk falan yok canlarım , maalesef.






Eee madem İtalyanca da aşk falan anlamına gelmiyor da nereden geliyor bu aşk mevzusu ? Şuradan geliyor sevgili okurlar .Uzuuuuun süren bir savaştan sonra Roma’ya dönen askerle uzuuuuun bir süre su bulamıyor . Askerler susuzlukla boğuşurken bir de ne görsünler önlerine bir kız çıkıyor bulunduğu yeri gösterip ‘ Burayı kazarsanız su bulacaksınız ‘ diyor bir de. Askerler de hemen oracığı kazıyor ve işte su hasreti son buluyor suyu buluyorlar.Suyu buldular ee dururlar mı bir de resmetmek mimariyle harmanlamak gerek . Bu figürü çeşmeye de kazıyorlar .




Çeşmedeki kabartmalarda kazı yapan askerler ve genç kız figürü görmek mümkün. Hmmmm gelelim çeşmeye para atma mevzusuna .Burayı ziyarete gelen turistler çeşmeye arkaların dönüp sağ omuzlarından para atarak bir dilek dilerler. Para atan kimse Roma’ya tekrar geleceğine inanır Bende ilk gittiğimde bunu yapmıştım evet ilk dedim çünkü sonrasında bende tekrar gittim heh inanmak size kalmış canlar..Turistler dileklerini aşk hayatları için dilerler. Genelde akşam saatlerinde kalabalık olan bu çeşme evlenme tekliflerine ev sahipliği yaparken her gün o dibindeki paraların toplanmasıyla da Roma Belediyesine önemli bir gelir kaynaklığı yapmaktadır.





Elbette Roma'ya gelirseniz mutlaka uğramanız gereken yerler arasındadır fakat üzülerek de söylemek istiyorum ki dilek dileyip  para atmak falan da kar etmez gerçek aşkı bulamadıktan sonra :)



3-PANTHEON
Roma , Roma , ah Roma . Savaşın , aşkın , tarihin her köşesinde size göz kırptığı şehir.Tarihe demokrasi diye bir kavramı getiren bir millet.Mimarisi ile akla zarar yapılara sahip olan turistlerin gözde şehri Roma…


Dövüşürler dedik , çeşmelerinden aşk akıyor dedik ee ne kaldı sevgili okurlar ? Mimarinin de aşkın da dinin de merkezi olan Roma’da bugünkü durağımız Pantheon. Roma mimarisi güçlü olduğu kadar altında da bir o kadar güçlü olan bir mitolojiyi barındırıyor. Pantheon’nun da bir hikayesi var elbet.Neymiş neymiş hadi öğrenelim  .




Aslında Roma yedi tepenin üzerine kurulu bir şehir , nasıl yani İstanbul gibi mi diye sorular duydum eveeet sevgili okurlar aynen öyle . Zaten yapıları da benzemiyor mu , hem aşkı hem mimariyi hem tarihi harmanlamış bu şehirler. Her neyse yaaa konuyu dağıtıyorum sonra toplayamıyorum bir dakika.Neydi işte eskiden Roma’nın yedi tepe değil de sekiz tepe üzerine kurulu olduğu sekizinci tepenin de Pantheon’un üzerine yapıldığı tepe olduğu söylenir . Ki eğer öyleyse yapımı gerçekten güç şartlar altında gerçekleşmiş olmalı. Nereye geldi sıra , isim evet isim hikayesine geçelim.Pantheon Latince ‘’tüm tanrıların tapınağı ‘’ anlamına gelmekte.





Hem Roma’nın hem de dünyanın eniyi korunmuş yapılarındandır.Yedinci yüzyıldan bu yana kilise olarak kullanılan bu yapı tıpkı Ayasofya gibi bir kadere sahiptir.Nasıl Ayasofya kiliseden camiye çevrilmiş Pantheon da tapınak olarak yapılıp sonra kiliseye çevrilmiştir.Pantheon Roma'da kubbe mimarisinin gözdesidir.Pagan tapınağı olarak inşa edilip de sonra da kiliseye çevrilmesi bir yandan da kubbe mimarisinin öncüsü olması Ayasoyfa’nın adeta atası niteliğindedir.Öyle ihtişamlı bir kubbesi olması mimarların dahiyane çözümler üretmesine sebep olmuş neden mi çünkü kubbe sebebiyle tavan çökme aşamasına gelmiş.Kilisenin içinde          Raphaello ‘nun mezarı bulunmakta. İç kubbe denen kısımda bir boşluk bunuyor ve ‘’Tanrının gözü ‘’ olarak  nitelendiriliyor.Yağışlı havalarda buradan binanın içine akan sular o muhteşem mimari sayesinde fark edilemeden kaybolup gidiyor.Ayrıca kubbenin üst kısmında da Galile bilimsel çalışmalar yapıyordu şeklinde bilgiler de mevcut.

Esrarengiz bir şehir Roma , içine girdikçe sizi bir girdap gibi çeken bir büyüyü barındıran tarihten kopup gelmiş ama hala tarih kokan bir şehir.

6 Şubat 2017 Pazartesi

KARIŞ KARIŞ İTALYA - İLK DURAK : ROMA !



1-KOLEZYUM


''Deliyim gözü kara deliyim yakarım Roma’yı da yakarım ben''  diye başlayan o meşhur şarkıyı bilmeyenimiz yoktur. E bu Roma’nın suçu nedir neden yakıyoruz be kardeşim ama değil mi ?

Yok yok Roma masum , bir suçu falan yok. Hatta öylesine masum ki Roma İmparatorluğu zamanında gladyatörlerin dövüştürüldüğü , o ölümün simgesi haline gelmiş Kolezyum (Colesseo) günümüzde herhangi bir ülkede idam cezası kaldırıldığında bir hafta ışıklandırılırmış . Anlamı ise zamanında birçok insanın can verdiği bu cani mekan günümüzde ölüme muhalefet ediyor demekmiş.



Hadi bakalım o zaman Kolezyum’dan başlayalım Roma’yı tanımaya . Kolezyum Roma İmparatorluğu zamanında , İmparatorların halkı eğlendirmek için gladyatörleri dövüştürdüğü tarihi mekan.Halk gösterileri , taklit gösterileri , infazlar , meşhur savaşların yeniden canlandırılması ve daha fazlası burada vukuu bulurmuş.






Yaklaşık iki bin yıllık bir yapı olup depremler nedeniyle de biraz zarar görmüş haldedir.Milattan sonra 72 ile 80 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmekte.
Dünya üzerindeki en büyük amfi tiyatro olma özelliğine sahiptir.Kapasitesinin elli bin kişiden fazla oldu bilgisi mevcuttur ve  seksen adetlik bir giriş bölümü mevcuttur.
Evet evet tüm bu rakamlar doğru sevgili okurlar.







İzleyici kitlesi halktan , krala , yüksek zümreye kadar her kesimi barındırırmış. Ve izleyicilerin dizilişi günümüzdeki kolay bir örnekle açıklamak gerekirse bir futbol karşılaşmasındaki tribündeki dizilişin tam tersiymiş.VIP kısım yani kral , yüksek zümre gösterileri en yakından izlerken halk ta toplumdaki seviyesine göre de gösteriyi daha uzaktan izlermiş.
.Kolezyum Roma’nın tam ortasında adeta tüm görkemiyle salınmaktadır. İtalya’yı ziyaret edeniniz varsa beni doğrulayacaktır eminim .Şahsen İtalya’ya gezmeye gelen arkadaşımla Roma’da yolumuzu Kolezyum’un bulunduğu bölgeyi merkez alarak bulmuştuk hep.(Merve Özge Arslan arkadaşıma da sevgiler gönderiyorum )



Gelelim bu devasa yapıyı kimin yaptığı meselesine.Bunları okuduktan sonra gözünüzde daha gerçekçi canlanacak eminim Kolezyum .
Kolezyum’un bulunduğu bölgede İmparator Neron’un sarayı varmış. Neron öldükten sonra onun bu ihtişamlı sarayı ve savurganlığı halkı isyan ettirmiş.Kanlı savaşlar yaşanmış ve saray yıkılmış.Ardından gelen İmparator Vespasion sarayın bulunduğu bölgeye Kolezyum’u inşa ettirmiş.On yıldan fazla süren inşaattan sonra imparatorun oğlu Titus burayı tamamlamış.
Yüz gün süren açılış oyunlarında beş bin hayvan ve yüzlerce insan katledilmiş .


 Nee yok artık der gibisiniz sanki , evet canlar aynen öyle.Zamanında pek  de masum değilmiş Kolezyum .Kolezyum’un mimarı hakkında kesin bir bilgi yok zira Titus kendisinden sonra bir daha böyle bir yapı yapılmasın diye mimarı hayvanlara yem olarak vermiş.Hadi canım yuh yani diyenler var aranızda hissettim . Fakat Romalılar eğlenceyi de sapkınlığı da doruklarda yaşamış bir toplummuş vakti zamanında.






Hadi bakalım sırada ne var gelsin ; dövüşler . Dövüşler iki grup şeklinde yapılırmış . İnsanın insanla dövüşü ile insanın hayvanlarla dövüşü.Dövüştürülen hayvanlar yırtıcılar , aslanlar , kaplanlar , gergedanlar ve martılarmış.Hayvanlar dövüşlerden önceki gece aç bırakılır dövüş esnasında ise kızgın demirlerle vahşileştirilirmiş.Mortal (ölüm) denilen kapak açılarak gladyatörler yukarı çıkarılırken vita(yaşam)denilen kapak açılıp hayvanlar arenaya salınırmış.Aynen okurlarım Romalılar kanlı dövüşleri izlemeyi pek severlermiş.



Gladyatörler de zamanın kahramanları konumundaymış.Romalı kadınların rüyalarını süslerlermiş.Hatta dövüşlerin ardından Romalı kadınlar arenadan gladyatörlerin kanlarını ve terlerini bir şişeye doldurmaya çalışırlarmış.Bunlarla erkekleri kendilerine aşık ettirecek bir aşk iksiri yaptırırlarmış.Hatta bunun için rüşvet verenler dahi varmış.
Anlayacağınız o ki Kolezyum sosyal hayatın orta yerinde yer edinmiş bir mekan .Ölüm , yaşam , ilişkiler , eğlence hepsi Kolezyum’un etrafında dönüp durmuş vakti zamanında.Günümüzde de Roma’nın en çok turist çeken mekanıdır bu tarihi arena.


Az kalsın unutuyordum , Kolezyumun büyüsüne büyü katan bir ayrıntı da bu atlı polisler. 



















-Kolezyum’da katledilen masum Hristiyanlardan engizisyon mahkemelerinin zalim rahiplerine geçiş serüveninin de yine bu şehirde yaşanmış olması, beni mağduriyet psikolojisinden hükmetme psikolojisine geçişin teolojik temellerini düşünmeye keşfetti.
-Medeniyetler ve Şehirler –Ahmet Davutoğlu












2 Şubat 2017 Perşembe

HEM EVİNİ HEM YÜREĞİNİ AÇMAK !

İnsanoğlunun temel ihtiyaçlarından birisidir , barınma . Kimi zaman dört duvar olur bu barınacak yer kimi zamansa bir yürek . Sizce hangisi daha önemlidir ? Aslında önemli olan güzel yüreklerde barınabilmektir.Dört duvar yıkılır gider elinizde bir şey kalmaz evet yenisini yapabilirsiniz eskisi gibi de olur belki fakat soğuk dört duvar arasında barınmak sımsıcak bir yürekte barınabilmekten elbette önemli değildir.  


İtalya’daki ev sahibim Roberta da bana hem evini hem de yüreğini açtı . Roberta ile tanışmam ise gerçekten çok ilginç oldu . Kendime sosyal medyada İtalyan arkadaş ararken Silvia ile tanıştım . Hala daha görüşürüz burada. Silvia’ya ev bulamadığımı söylediğimde bana kendisinin geçen yıl kaldığı evi önerdi. Ev sahibi Roberta ile bu şekilde iletişime geçtim . Kendisi İngilizce bilmiyorken ben de İtalyanca bilmiyordum . Aramızdaki translater ise Silvia oldu. Günlerce yazıştıktan sonra Roberta evi bana vermeyi kabul etti ama o zamanlar bilmiyordum henüz o güzel yüreğini de bana açtığını.
Yani aslında Silva’nın geçen sene kaldığı evde artık ben kalacaktım hatta onun odasında. Hayat nasıl da böyle minik mucizelere gebe değil mi ?



Roberta Teramo’ya geldiğim gün beni hemen aldı , otobüsten önce durağa gelmiş beni bekliyordu çoktan . Pespembe saçları yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesi ve güzelliği kalbine de yansımıştı ev sahibimin. Sımsıcak bir şekilde sarıldı beni gördüğünde o an anladım çok şanslı olduğumu. Milyon tane bavulumu arabasına doldurup evin yolunu tuttuk , evde bir şey yok diye beni önce markete getirip alışveriş yapmamı sağladı . Bak bunun tadı güzeldir , tuz da alalım akşam yemek için aperatif bir şeyler de alalım diye resmen tüm alışverişi kendisi yaptı. Şayet benim kafam hala bir milyondu . Sonrasında eve geçtik beni hala bırakmadı eşyalarını yerleştir pizza yemeğe gideceğiz dedi. Bütün bunlar olurken ben yüzüme memnuniyetin zirvesini yaşadığımı gösteren bir gülümseme yapıştırmış onunla geziyordum .

Pizzamızı yerken sunulan içkiyi kabul etmeyip Müslüman olduğumu söylediğimde hiçbir şekilde yargılamadılar beni hatta bu pizzadan yeme öyleyse onda domuz eti vardır diye beni uyardılar. İçki iç diye ısrar etmediler , dışlamadılar . Herkes kendi halinde burada kimse kimsenin dinine , kıyafetine , düşüncelerine karışıp onu yargılamıyor . Zaten yargılamak da Allah’a mahsustur , öyle değil mi ?  
Roberta o gece bana yalnız olmaktan korkarsam kendisinin burada kalabileceğini dahi söyledi. Bana nevresimden havluya , saç kurutma makinesine kadar her şey verdi . Hala daha da bana yazar halimi hatrımı sorar . Malum burada sürekli sallanıyoruz , depremler artık hayatımın parçası oldu. Hepsinde nasıl olduğumu sorar , bir sıkıntım olursa hemen ona yazmamı ister.



Elbette böyle bir ilgi bende beklemiyordum . Üstelik bir yabancıdan . Yarım yamalak İtalyancam ile sağlıklı bir iletişim kuramadığım birinin benimle bu kadar ilgilenmesi beni çok mutlu etti burada. Ailemden uzakta sevdiklerimden uzakta iken bu mutluluklar yaşama sevinciniz oluyor , inanın bana . 


Hani derler ya karşındaki kaç dil bilirse bilsin seni anlamak istemedikten sonra hiçbir şey işe yaramaz. Aslında tek bir dil var bilmemiz gereken . O dil de sevgi ile dolu olan bir dil. Eğer o dili bilirseniz dünyada iletişim kuramayacağınız insan yok .



-Benim bahsettiğim sevgi : Kör gözleri açan , korkuya bile baskın çıkan , hayata mana katan , doğanın yıkım kanunlarına kafa tutan , serpilmemizi sağlayan sınır tanımayan sevgi ...

 -Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler – Jan Philipp Sendker

Yorumlarınızı Esirgemeyin :)