18 Mayıs 2018 Cuma

BİR YARIM BUDAPEŞTE'DE KALDI

Sanırım başlıktan anlaşılıyor ne kadar sevdiğim Budapeşte'yi . Gerçekten gerçekten bütün samimiyetimle söylüyorum ki -beni oraya gömün falan çıkmayacak ağzımdan merak etmeyin ihiihih-
Doğu Avrupa'da en sevdiğim şehir oldu . Doğu Avrupa'da beş şehir aslında beş ülke , on gün içinde gezmiştik arkadaşımla . Viyana'dan sonra Budapeşte'ye geçmiştik ve terslikler terslikler tahmin edersiniz bir gezim de aksiyonsuz sakin geçmez.Otobüs gelmesi gereken saatten geç gelip yavaş yavaş aheste aheste gitmişti ve sabah 8'de olmamız gereken şehirde 11'de ancak bulunabilmiştik. Kendimize gelmemiz aman geziye nereden başlayacaktık Buda mıydı Peşte miydi derken öğlen oldu sonra da zaten hoop gün bitti ve ne yazık ki Budapeşte'ye 1 gün ayırmıştık :( (Büşra gözyaşlarına boğuldu şuan )

Her neyseeee terslikler şöyle dursun eee bunlara rağmen sevdiysem şehri varın siz düşünün gençler .
Öncelikle Macaristan zaten biliyorus ki Osmanlı içinde önem arz ediyordu.Kanuni'nin Mohaç Meydan Savaşı diyorum ve evet şu 2 saat süren savaş sesleri geldi sanki . Macaristan'da osmanlı izlerini görmek kuvvetle mümkün hal böyle olunca . Gül Baba Türbesi , Mustafa Kemal merdivenleri ve dahası .

Macaristan için İngilizce ülkenin karşılığı olan 'Hungary' kelimesi için Hun'lardan türeyen ırk olduğuna dair ibareler var -ben bilmiyorum doğru mudur değil midir - .

Budapeşte Tuna Nehri'nin iki tarafındaki Buda ve Peşte şehirlerinin birleşmesidir aslında . Buda kısmı tarihi kültürel yerleri sahip olan gezilecek kısımlara sahip taraftır . Yorucu da olsa Budapeşte'yi yürüyerek gezmeniz gayet mğmkğn zaten ben de gezilerimde genelde yürüyerek şehri görerek gezmeyi tercih ediyorum .


Budapeşte'deki köprüler benim kalbimi fethetmişti . Hepsinin ayrı bir hikayesi ayrı bir mimarisi var.Ama favorim Aslanlı Köprü olmuştu .Bunun özel bir sebebi vardı . İzlediğim bir dizide -Doctor Stranger- bir sahnede kız burdan aşağı düşmüştü , köprü neredeyse ağlayacaktım öyle bir duygulanma . -Dizinin Kore dizisi olduğunu söylemedim ama bağımlısı olduğumu da duymayan kalmadı zaten artık -



Aslanlı Köprü ile başlıyorum öyleyse.Zincirli Köprü de denilen bu köprü Buda ve Peşte'nin ilk bağlantı noktasıymış.İkinci Dünya Savaşında ağır hasar alıp yeniden yapılmış.
Köprünün girişinde iki adet görkemli aslan heykeli bulunuyor . Aslında köprü birçok farklı isimle anılıyor. Aslanlı Köprü , Zincirli Köprü , Szecheny Köprüsü .




 Budapeşte'de Buda tarafında bulunan ve Aslanlı Körü'den sonra ikinci favorim olan Balıkçı Tabyası'na geçiyorum.Burası Macaristan'ın kuruluşuna ithafen yapılmış.Şehri koruyan yedi kavme ithafen yedi adet kale bulunuyor.

Budapeşte adeta köprüler şehri.Tuna'nın üzerinde ihtişamla salınan köprüler insanı kendinden alıyor.Bir diğer köprü ise Elizabeth Köprüsü.Adını Macaritan'n kraliçesinden yani Franz Josefh'in eşinden alıyor.Bu köprü beyaz olarak inşa edilmiş.Bir de yeşil olarak inşa edilen Özgürlük Köprü'sü var.Köprüde Tuğrul Kuşu olarak imgeler mevcut.Macarla bu kuşun Orta Asya'dan göç ederlerken kendilerine yol gösterdiğine inanıyorlar.






























 Biraz da Peşte tarafına geçelim bakalım. Peşte tarafında herhangi bir gezi blogunda rastlamadığım bir yeri gezme imkanım oldu. Macaristan Milli Savunma Müzesi gibi bir ismi vardı . Burayı mutlaka gezin derim. Osmanlı ile olan ilişkiler de dahilinde Osmanlı'dan parçalar görmeniz mümkün. Kale'nin içinde bulunuyor burası .
Özgürlük Köprüsü

Özgürlük Köprüsü

Elizabeth Köprüsü

Bahsettiğim Müzenin Olduğu Kale

Müzede Çektiğim Bir Fotoğraf

Müzede Çektiğim Bir Fotoğraf


Budapeşte Parlamentosu dünyanın en büyük 3.binası sıfatına sahip ve böylesi bir manzaraya da sahip tek parlamento olmalı.
Budapeşte Parlamentosu

12 Mayıs 2018 Cumartesi

YOLUMUN PARİS'E DÜŞÜŞÜ - PARİS BÜYÜSÜ




Paris gezginlerin kiminin aklında iyi bir imaj edinmiştir kiminin ise tam tersi . Sebebi Paris Sendromu olabilir mi ki , o da ne diyenler için kısaca açıklayalım öyleyse.













"Paris Sendromu" Fransa'da çalışan Japon psikiyatrist Prof. Hiroaki Ota'nın liderliğinde, 2004 yılında Fransız psikiyatri Nervure dergisinde bir araştırma konusu olmuş.






Japon doktor "bu fenomenden etkilenen 63 Japon hastanın bölümümüzde hâlâ akut durumdayken hastaneye kaldırıldığını" şeklinde açıklama yapmış.
Paris Sendromu Japon turistlerin Paris'e gelmeden önce sahip oldukları beklentilerin şehri gördükten sonra karşılanamaması , şehri sevmemesi demek özetlersek. Aslında buna jetlagların kültür farklılıklarının sebep olduğu söylenebilir fakat akut durum yaratır mı hastaneye kaldırılmayı gerektirir mi bilinmez gelin Japonları kenara bırakalım da Eyfel'e bakalım biz . 






 









Eyfel Kulesi, yapımından bu yana kendisini ziyaret eden 200,000,000'den fazla insanla, dünyanın yılda en çok ziyaret edilen paralı anıtıdır. Yılda yaklaşık altı milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 24 metre yüksekliğindeki televizyon anteni ile birlikte kulenin yüksekliği 324 metredir.Yapımına başlandığında Paris halkı tarafından göz zevkini bozduğu gerekçesiyle direnişle karşılaşan yapı, günümüzde değerli mimari eserlerden birisi olarak kabul edilmektedir.(Fikre katılan var mı arkadaşlar ? :) ) Her seferinde Eyfel Kulesinden nefret ettiğini söyleyen yazar Guy de Maupassant, neden öğle yemeklerini kuledeki restoranda yediği sorulduğunda “çünkü burası Paris’te kulenin görünmediği tek yer” cevabını vermiştir 


 












Tam adı Notre-Dame de Paris olan bu ünlü orta çağ katedrali, Paris’in en önemli sembollerinden biri olmasını, muhteşem mimarisi kadar Victor Hugo’nun ölümsüz eseri “Notre Dame’ın Kamburu”na borçlu. Hepimiz Notre Dame’ın Kamburu “Quasimodo” ve güzeller güzeli aşkı “Esmeralda”nın hikayesini biliriz.



Ne tuhaftır ki bu hikayeyi bilmemizin nedeni büyük olasılıkla Victor Hugo’nun kitabını okumuş olmamız değil, aynı adlı eserden uyarlanmış filmlerinden birini izlemiş olmamızdan kaynaklanıyor… 





Eyfel Kulesi  Notre Dame Katedrali ve şimdi de sırada  Arc de Triomphe var . 



Arc de Triomphe

Champs-Elysées‘nin başında tüm heybetiyle yükselen bu anıtın yapımına Napolyon’un emriyle 1806’da başlanıyor ve anıtın tamamlanıp açılması otuz yıl sonra 1836’da mümkün oluyor. 












12 tane yolun kesiştiği meydanın (eski adı Place de l’Étoile, yeni adı Place Charles de Gaulle) tam ortasında bulunuyor.Buradan manzara gerçekten harikaydı tekrar Paris'e gidecek olsam koşarak buraya giderim galiba. 

















Bonus olarak da Paris'te denk geldiğim noel pazarından çekilmiş bu ışıl ışıl çekilmiş Şanzelize fotoğrafı :)

 



YOLUMUN PARİS'E DÜŞÜŞÜ




Şöyle rotamızı dünyaya doğru döndürelim derken fark ettim ki en popüler kentlerden biri Paris bana göz kırpıyor . Paris'te yaşadıklarım sizi gülümsetecek cinsten . Rastgele biletlere bakarken Rynair'le 10 Euro gidiş 10 Euro dönüş bilet bulmuştuk Roma'dan Paris'e. Biletler hemen alındı tabi.
Ben Paris'e gideceğimi Fransa'da doğup büyümüş YÖS ile Türkiye'ye gelmiş arkadaşıma söylediğimde bana -kendisinin de uzun süredir evine ( evi Paris'te arkadaşın yani anlayacağınız üzere evet evi Paris'te)gitmediğini , o aralıkta benim için gelebileceğini - söyledi .



Eyfel Kulesi













Tabi ben o sıra havalarda uçmaya başladım , yaşasın arkadaşımla gezeceğiz diye . Paris'e uçuşum sabah 6'da idi . Biz arkadaşlarla havaalanına erken gitmiştik uygun otobüş saati olmadığı için fakat o havaalanın gece kapalı olduğunu öğrenince ibreler ters döndü . Gece soğukta beklemek zorunda kaldık .Neyse ki ölmedik bu konuda tecrübelerim vardı bilenler vardır mutlaka aranızda blogu takip edenlerden . Her neyse o sabah 6 oldu saat ve bir uçaktayım fly to Paris . Paris ' te arkadaşımın evi trenle 45 dk süren bir uzaklıktaydı bana tarif etmişti nasıl gideceğimi . Hava yağmurlu olduğu için kendisi trafiğe çıkamadı benim de indiğim havaalanı şehre çok ters kalıyordu . Tabi cesaret timsali Büşra ben bulurum ya nolcak diyip sen bana tarif et yeter dedi arkadaşına . Ve macera başladı ihihiih .




Notre Dame Kilisesi
İlk olarak havaalanından bir otobüse binip tren istasyonuna gitmem gerekiyordu . Aslında bir ayrıntı vardı o da şuydu Fransızlar İngilizce bilmiyor , bilenler konuşmuyor konuşsalarda aksanları anlamama engel oluyordu . Tüm sevimliliğimle elimde arkadaşımın attığı Fransızca mesaj otobüsü buldum . İneceğim yerde üç beş kişi birden ' burası burası ' deyince hoop indim ama baktım ki tren istasyonu yok yanımdaki amcaya sordum -sormak dediğim Fransızca mesajı göstermek oluyor - kendisinin de oraya gittiğine dair işaretler yapıp beni getirdi zaten çok yakınmış .







Sırada tren bileti almak vardı . Ama sorun şuydu ki otomatlar yalnızca bozuk para alıyordu ve benim yeteri kadar bozuk param yoktu . Kağıt paramı insanlara çaresizce gösterip dert anlatmaya çalışırken iki Fransız çocuk yardım etti de yarısını ondan bozdur yarısını başkasından derken paraı buldum hoop bileti aldım ve sonunda trendeyim .

Bu arada yaklaşık 3 saat geçti . Zaten uçak 2 saat sürmüştü ihihihhi. Trende o kadar uykum geldi ki uyursam ölürüm diye uyumadım artık giderdim bilmediğim diyarlara . Arkadaşlar bu olaylar olurken wifi de olmadığı için arkadaşıma haber veremiyorum , kız en son uçaktan indiğimi biliyor .


Louvre Müzesi



Trende sonunda inmem gereken durağa geldi veee indim . Şimdi de sırada hangi çıkıştan çıkacağım vardı . Muhteşem Büşra hiç tereddüt etmeden insanları takip etti ve onların çıktığı çıkıştan çıktı , böyle durumlarda hep bunu yaparım tavsiye ediyorum şiddetle . O istasyon o kadar büyüktü ki beş dakika falan çıkışa yürüdüm . Sonunda aydınlık ama benim arkadaş yok beni burada bekleycekti ee nerde , diye bakınırken tabi hala wifi yok arkamı bir döndüm ve benim arkadaş işte orda. Ben na doğru ismini hitap ederek o da Büşra diye bana doğru koşarak bir kavuşma sahnesinin baş kahramanları olduk . Arkadaşım o kadar saat benden haber alamayınca endişelenmiş ve telefonda ablasına 'Büşra yok gelemedi başına bir şey geldi keşke almaya gitseydim  ' diye isyan ediyormuş. Beni görünce de o kadar sevindi ki . Ben de öyle tabi . Klişe olacak fakat o duyguyu tarif edemem , Türkiye'den arkadaşım kalkmış gelmiş ben onu uçak otobüs tren derken bulmuşum . Macera böyle olurmuş öğrendim .





Paris böyle başladı işte  Eyfel Kulesi ve nicesi için ikinci yayın geliyoor