Tanımak nedir ? Bir ülkeyi , bir şehri , bir insanı nasıl
tanırız ? Soru sorarız değil mi ? Ne
diye sorarız nasıl diye kimsin diye
sorarız . Bugün de sizlerle tanışmamın ilk adımı olacak olan ‘ Kim ‘ sorusunun
cevabı ile başlıyorum .
Kimdir bu Büşra ?
Bir yaz günü ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiş
sonra da madem geldim bu dünyaya gezmek lazım diye kafasına seyahat etme
düşüncesini kazımış olan minimalist bir gezgin aslında bu kız. Daha lise
yıllarında ‘Ben üniversitede erasmus yapacağım ‘ diye ortalıkta geziyormuş. Buz
Devri filminde sürekli bir fındığın peşinden koşan sincap gibi koşmuş da koşmuş
hayallerinin peşinde.Bu koşu serbest bir koşu olmamış tabiî ki , engelli maraton koşusundan pek bir farkı
yokmuş diyorlar.
Hayatımızda her zaman
engeller çıkar karşımıza aslolan onları nasıl yendiğimizdir değil mi ? İnançla
, azimle ve en önemlisi istemekle. İstemek başarmanın yarısıdır derler belki de
hepsidir , Büşra’nın hikayesinde sanki hepsi olmuş istemek başarmanın. Burda
bahsedilen istemek kuru kuru istemek değil , yılmamak yılmamak ve çalışmaya
devam etmek .Kimi zaman yediği yemeğin istemek olması kimi zaman içtiği suyun kimi
zaman da yağmur olup umutların tükendiği
bir anda yağıp onları yeniden yeşertmesi. Evet Büşra’ da hayalerine ulaşmayı
yalnızca kuru kuru isteme aşamasında bırakmayıp ulaşana kadar peşinden koşan
bir kul yalnızca. En çok ne yapmak istersin sorusuna - Erasmus diye yanıt verip sonunda kendini
İtalya’da buldu bir anda bu kız . Bu iş göründüğü kadar kolay olmadı elbet.
Sanırım en kolay kısmıydı Erasmus sınavı. Ülke tercihleri
için listede yazdığı İtalya’yı görüp ‘ Sen İtalyanca bilmiyorsun orada ne
yapacaksın gidemezsin ‘diyen okulun
Erasmus sorumlusu ,vize almaya gittiği gün ülkede darbe teşebbüssü olması ,
İtalya’da geldiği okulun ‘ Sizin kursunuz daha bir ay sonra başlayacak ‘
sürprizi , bir sabah uyandığında alerji sebebiyle kendi yüzünü tanınmayacak
halde bulması , cep telefonunun bozulup al benden de bir darbe demesi , tam her
şey yoluna girdi derken depremle sarsılması , o geçti derken ikinci deprem ,
üçüncü deprem .
Korkmayın korkmayın elbette güzel anılar da var . Filmlerde
gördüğü yerleri yakından görmek , içlerine girmek , ben Türk’üm diye göğsünü
gere gere milletini anlatmak , kültürünü tanıtmak .
Bu hikayede her şey var , Erasmus hayal ağacımdaki bir
meyveydi yalnızca benim için. Tadından yenmez güzellikte bir meyve değil ama
tadına bakmamak da büyük eksiklik olur .İşte bende sizlere bu meyvenin tadını
dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım :)
Yorumlarınızı Esirgemeyin :)
Yorumlarınızı Esirgemeyin :)
Mükemmel ötesiii
YanıtlaSilTeşekkür ederimmm :)
Sil"Buz Devri filminde sürekli bir fındığın peşinden koşan sincap gibi koşmuş da koşmuş hayallerinin peşinde" gelsinler de bir de bana sorsunlar bu yazdığının anlamını. :)
YanıtlaSilN.S
Herkes bi parça bulsa böyle senin gibi yazdıklarımda ne hoş olurdu :)
SilGüzel bir parça olmuş tebrikler
YanıtlaSilErasmus maceralarının devamını sabırsızlıkla bekliyorum :)
YanıtlaSilEn kısa zamanda yeni yazımı ekleyeceğimm :)
Sil