10 Nisan 2017 Pazartesi

KARIŞ KARIŞ İTALYA - DÖRDÜNCÜ DURAK : VENEDİK

Venedik ( İtalyancası ile Venezia)

Gidip gören herkes için aşkı sevgiyi çağrıştıran bir yer bence . Gondollarıyla , kanallarıyla , köprüleri ile huzurun de şehri aynı zamanda. Sular altında bir şehir. Peki neden sular altında kalmış önce onu öğrensek miii ?






Venedik’teki binalar birbirine çok olarak bir araya getirilen ahşap kazıklar üzerine inşa edilmiş.












Su altında oksijen olmadığı için ahşap kazıklar çürümemiş ve tam tersine sertleşmiş.Ardından da kum ve çamur tabakayı geçerek kile batmaya başlamış.Kazıklar hala sağlam ve binaların temelleri bunlardan olmuşmuş.6 yüzyıl önce Venedikliler kendilerini saldırılardan korumak için akarsuların yönlerini değiştirmişler.Ve bu akarsular da şehrin etrafını sularla kaplamış.20.yüzyılda artezyen kuyuları sebebiyle Venedik batmaya başlamış .Artezyen kuyularının kullanımı yasaklanmış ama şehir hala batma tehlikesi ile karşı karşıya .














1-PIAZZA DUCALE – DÜKLER SARAYI



Piazza Ducale Dükler Sarayı anlamına geliyor . 14.yüzyılın ortalarında gotik mimari olarak inşa edilmiş.1923’te müzeye dönüştürülmüş.Dükün Dairesini sarayın içinde görmek ve o dönem Venediklileri hayal etmek mümkün. Zaten İtalya’nın başka herhangi bir kesiminde bir saray görmedim sanırım bu da nadir yerlerden olsa gerek .





2-PONTE DI RIALTO – RİALTO KÖPRÜSÜ


Bu köprü Büyük Kanal üzerinde ve şehri S şeklinde ikiye bölüyor. Venedik biliyoruz ki zamanında deniz ticaretini elinde tutuyormuş . O sıralarda dünyanın dört yanından gelen mallar Rialto’daki pazarlarda satılıyormuş.









3-CA’d’ORO
Burası Altın Ev olarak bilinmektedir. Büyük Kanal’da bulunan bir saray . Yine gotik mimarinin bir örneği . Ön cephesi çiçekli süslemelerden oluşuyor.



4-SANTA MARIA DELLA SALUTE BAZİLİKASI



Venedik’in en önemli simgelerinden biri olan bu yapı 1630 yılında veba salgını şehri vurduktan sonra sağlığa adanarak inşa edilmiş.






5-SAN MARCO MEYDANI



Sanırım sadece Venedik’in değil dünyanın en güzel meydanlarından da birisidir burası . İlk olarak manastır bahçesi olarak inşa edilse de sonraları dini ve politik bir yere dönüşmüş.







6-AHLAR KÖPRÜSÜ
Bu köprü hapis cezası alan mahkumların ceza evine giderken kullandıkları köprüymüş . Fakat bu hapishane şartları çok kötü olduğu için mahkumlar hayatlarını burada kaybedermiş.Mahkumlardan bunu bildiklerinden köprüden geçerken son kez Venedik’e bakıp aahh çekerlermiş. Lord Byron da bu olaydan ilham almış ve köprünün adı Ahlar Köprüsü olmuş.Bir de güneş batarken bu köprüde öpüşen çiftler aşklarının ölümsüz olacağına inanırmış. (?) 









7-FONDACO DEI TURCHI – TÜRK SARAYI


Eveeet sanki ‘ Nasıl yaa Türk Sarayı mı , hem de Venedik’te dediğinizi duyar gibiyim . Aynen arkadaşlar Venedik’te Türk Sarayı . 






Elbette bir sebebi var . Burun bakalım neymiş sebebi.



13.yüzyılda Giacomo Palmier tarafından inşa edilmiş bir saray . Saray Bizans tarzında yapılmış.Venedik’teki Osmanlı nüfusuna hizmet ediliyormuş.Osmanlı Devleti Venedik ile önemli ticaretler yapmış .Bu ticaretlerin de artmasıyla saray yapıldıktan sonra bu sebeple Türklere tahsis edilmiş.O dönem burada ticaret yapan tüccarlar bugünün Sabancı ve Koçları imiş. Valla araştırmalarımın yalancısıyım . Şuan müze olarak kullanılıyor ama gerçekten gördüğünüzde diğer İtalyan yapılarından farklı olduğunu da anlamak mümkün. 







Venedik’te aslında gün geçirmeme rağmen kendimi en çok haya kırıklığına uğrattığım şehir oldu . Gezini son zamanlarına yaklaşmaktan ötürü yaşadığımız yorgunluk sağlıklı gezmemize izin vermedi . Tabi bir de geceyi dışarıda geçirmekten ötürü sonraki günümüzün çöpe gitmesi cabası oldu .  Hatta arkadaşımla hala tartışırız , Ya biz Venedik’te ne yaptık o kadar gün diye . Valla hala bizde çözemedik ne yaptığımızı . Ama siz öyle yapmayın güzel güzel gezin.




Hmmm bu arada sanırım sırada Floransa var . Takipte kalın J

6 Nisan 2017 Perşembe

KARIŞ KARIŞ İTALYA - ÜÇÜNCÜ DURAK : MİLANO

Akıllarda modanın başkenti olma şanıyla yer etmiş İtalya’nın tarihi dokusunu modayla harmanlamış şehri Milano .



Milano’ya Roma-Pisa gezimizden sonra üçüncü durak olarak gitmiştik . Milano öyle bir kent ki tren istasyonunu alışveriş merkezi zannetmiştim evet evet şaka yapmıyorum gerçekten öyle zannettim . Binayı dışarıdan gördüğünüzde ee bir de akşam ışıklandırmasına denk geldiyseniz bu yanılsama kaçınılmaz olacaktır.



1-DUOMO Dİ MİLANO – MİLANO KATEDRALİ




İkinci şok geçirdiğim an ise Duomo Katedralini gördüğüm an oldu . Katedral o kadar devasa bir yapı ki bulunduğu sokağın neredeyse yüzlerce metre ötesinden tüm heybeti ile söz kırpıyor. 
Duomo di Milano  dünyanın dördüncü büyük katedrali . Beyaz mermerden inşa edilmiş . 1386 yılında Gian Visconti emri ile yapılmaya başlanmış. 


Visconti ailesi Milano’nun yöneticisi olan zengin bir aileymiş o zamanlar.İnşaat İtalyan Alman ve Fransız ustalar tarafından tamamlanmış.1800lü yılların başında Napolyon’un emri ile ön cephesi Fransız mimar Nicolas de Bonaventure tarafından yapılıp 1905 yılında da tamamen son haline kavuşmuş.500 yılda yapımı tamamlanmış , yaklaşık 11.700 metrekare yer kaplıyor. Üzerinde 3500 tane heykel varmış .
Rivayete göre katedral yapılırken yapılan bir anlaşmaya göre inşaat tamamen bittiğinde yapı tüm dünyanın olacaktır bu nedenle de İtalyanlar katedralin ufak kısımlarında sürekli inşaatı devam ettirmekte imiş.  




Duomo gördüğünüz anda sizin hayranlıktan donup kalmanıza sebep oluyor yani biz öyle olduk . Öyle bir işlenmiş ki sanki o heykeller dokunsanız elinize batacak ve parmağınıza kanatacak gibi sivri sivri duruyor.


Fakat içi  kadar da ihtişamlı değilmiş ben girmedim söyleyenler yalancısıyım .Milano maceramız biraz olaylı başladığından bir de muhteşem bir zamanlama ile gittiğimizden metrelerce uzanan kuyruğu beklemeyi gözüm kesmedi . Bir de artık kilise ve çarmıha gerilmiş Hz.İsa görmekten akıl sağlığımı yitirmekten korktuğum gerçeği var .






2- GALLERIA VITTORIO EMANUELE  II




Dünyanın ilk alışveriş merkezlerinden biri olmak şanına sahip. Prada’ların Gucci’lerin ve daha bir sürü İtalyan meşhur markalarının vitrinlerden size göz kırpıyor. . Sanırım her zaman da tıklım tıklım . Turistlerin katedralden sonraki ikinci durağı da burası zaten .







 Milano’nun kalbi burası zaten . Normalde gezmeye gittiğim yerlerde AVM gezmeyi tercih etmem ama burası gerçekten görülmesi gereken bir yer . 


Tabandaki mozaik işçiliği ve tavandaki demir işçiliği ile bu pasaja sizde hayran kalacaksınız.













3-LEONARDO DA VİNCİ MEYDANI



Duomo ve Galleria Vittorio Emanuele’den sonra huzurlu ve sakin bir meydan olan arıyorsanız işte tam burası tam aradığınız yer . Şehrin kalabalığını bir an unutup dinlenmek için bire bir.Tabi ihtişamlı Leonardo heykeli ile de bir selfie çekmeyi unutmayın J 


Meydanın tam karşısında da La Scala tiyatrosu bulunmakta .Tabi eğer gösteri izlemek  isterseniz aylar öncesinden bilet almak gerek .





 4- QUADRILATERO d’ORO – ALTIN DÖRTGEN



Eveeett   ee hani moda anlattın o kadar bu kadar mı diyorsanız evet arkadaşlar şimdi modaya geçiyorum. Altın Dörtgen : Via Montenapoleone , Via Della Spiga , Via Manzoni ve Via Sant’Andrea caddelerinin meydana getirdiği bölgenin ismi .


 Bu caddeleri gördüğünüz zaman neden Milano’nun Moda’nın Kalbi ünvanını elinde bulundurduğunu anlayacaksınız.






























5-INDIRO MONTANELLI PARKI


Bu park benim aşık olduğum bir yer oldu . İtalya her ne kadar tarihi binaları ile nam salmış olsa da şehirlerde kesinlikle doğal yaşam tahrip edilmemiş. Hatta çok önem veriliyor . Parklarda her daim spor yapan İtalyanlar var . Koskocaman ağaçlar huzur veriyor baktıkça.





















6-SFORZESCO KALESİ



Bu kale uzun yıllar boyu Milano’ya hakim olan ailelerin ev sahipliğini yapmış.Şuan içerisinde birkaç müze bulunmakta. 

















7-SANTA MARIA DELLE GRAZIE KİLİSESİ  
Bu kilisede benim henüz okumadığım – ve bu sebeple de çok pişman olduğum – Da  Vinci ‘nin Şifresi kitabında geçen Leonardo Da Vinci’nin  ‘’Son Akşam  Yemeği ‘’tablosu bulunmakta . Fakat önceden rezervasyon yaptırmak gerekli olduğunu bilmediğimiz için biz görememiştik .Giderseniz aklınızda bulunsun .  












Milano aklımda tamamen vitrinleri ile yer etmiş bir yer oldu . Aynı markanın mağazasından 10 metre arayla iki tane görebilirsiniz ama içinde satılanlar farklı , bir mağaza Türkiye’de gördüklerimizin en az iki katı büyüklükte . Vitrinlerde çok güzel çok güzel diyerek yengeç misali yan yan yürüyerek geçmeniz olası . Fiyatları ise ben Christmas zamanı gittiğim için çoğu şey indirimliydi ama yinede Euro can yakıyor tabi . Bir de Erasmus öğrencisi olunca ancak bakmakla yetiniyorsunuz.  
Bir de Como Gölü var . Sanırım gidip de pişman olduğum yer orası oldu . Gidiş geliş 9 euro tren ücreti verip de görünce ( Merve ile ikimizin de Karadenizli olmaktan ibaret ) Buu ne yaaa bizim köy daha güzel diye isyan ettik . George Clooney’ın villası varmış peh peeh .











Gezerken başıma sürekli  komik şeyler geliyor . Bunların biri de Milano’da olmuştu . Duomo’nun önünde fotoğraf çekerken birisi yaklaşık elime mısır uzattı ben de anlamadım o sıra zaten katedralin şaşkınlığından çıkamamışım alıverdim . Onları almamla beraber etrafıma güvercinler doluştu. Ben de korkuyla bi fırlattım mısırları tabi bir de cırladım bütün turistler bana döndü baktı ne oluyor gibisinden . Bende Merve’ye doğru koşuyorum annesine koşan çoçuklar gibi .
Eveet arkadaşlar Milano maceramda böyle geçti gitti . Sıradaki şehir neresi olsu  Floransa mı Venedik mi onu düşünüyorum şuan , siz ne istersiniz acaba . Venedik mi olsa hmmm neyse artık göreceğiz bakalım sırada ne var .   



Hoşçakalın arkadaşlar takipte kalmayı unutmayın :)