Akıllarda modanın başkenti olma şanıyla yer etmiş İtalya’nın
tarihi dokusunu modayla harmanlamış şehri Milano .
Milano’ya Roma-Pisa gezimizden sonra üçüncü durak olarak
gitmiştik . Milano öyle bir kent ki tren istasyonunu alışveriş merkezi
zannetmiştim evet evet şaka yapmıyorum gerçekten öyle zannettim . Binayı
dışarıdan gördüğünüzde ee bir de akşam ışıklandırmasına denk geldiyseniz bu
yanılsama kaçınılmaz olacaktır.
1-DUOMO Dİ MİLANO – MİLANO KATEDRALİ
İkinci şok geçirdiğim an ise Duomo Katedralini gördüğüm an
oldu . Katedral o kadar devasa bir yapı ki bulunduğu sokağın neredeyse yüzlerce
metre ötesinden tüm heybeti ile söz kırpıyor.
Duomo di Milano
dünyanın dördüncü büyük katedrali . Beyaz mermerden inşa edilmiş . 1386
yılında Gian Visconti emri ile yapılmaya başlanmış.
Visconti ailesi Milano’nun
yöneticisi olan zengin bir aileymiş o zamanlar.İnşaat İtalyan Alman ve Fransız
ustalar tarafından tamamlanmış.1800lü yılların başında Napolyon’un emri ile ön
cephesi Fransız mimar Nicolas de Bonaventure tarafından yapılıp 1905 yılında da
tamamen son haline kavuşmuş.500 yılda yapımı tamamlanmış , yaklaşık 11.700 metrekare
yer kaplıyor. Üzerinde 3500 tane heykel varmış .
Rivayete göre katedral yapılırken yapılan bir anlaşmaya göre
inşaat tamamen bittiğinde yapı tüm dünyanın olacaktır bu nedenle de İtalyanlar
katedralin ufak kısımlarında sürekli inşaatı devam ettirmekte imiş.
Duomo gördüğünüz anda sizin hayranlıktan donup kalmanıza
sebep oluyor yani biz öyle olduk . Öyle bir işlenmiş ki sanki o heykeller
dokunsanız elinize batacak ve parmağınıza kanatacak gibi sivri sivri duruyor.
Fakat
içi kadar da ihtişamlı değilmiş ben
girmedim söyleyenler yalancısıyım .Milano maceramız biraz olaylı başladığından
bir de muhteşem bir zamanlama ile gittiğimizden metrelerce uzanan kuyruğu
beklemeyi gözüm kesmedi . Bir de artık kilise ve çarmıha gerilmiş Hz.İsa
görmekten akıl sağlığımı yitirmekten korktuğum gerçeği var .
2- GALLERIA VITTORIO EMANUELE II
Dünyanın ilk alışveriş merkezlerinden biri olmak şanına
sahip. Prada’ların Gucci’lerin ve daha bir sürü İtalyan meşhur markalarının
vitrinlerden size göz kırpıyor. . Sanırım her zaman da tıklım tıklım .
Turistlerin katedralden sonraki ikinci durağı da burası zaten .
Milano’nun
kalbi burası zaten . Normalde gezmeye gittiğim yerlerde AVM gezmeyi tercih
etmem ama burası gerçekten görülmesi gereken bir yer .
Tabandaki mozaik
işçiliği ve tavandaki demir işçiliği ile bu pasaja sizde hayran kalacaksınız.
3-LEONARDO DA VİNCİ MEYDANI
Duomo ve Galleria Vittorio Emanuele’den sonra huzurlu ve
sakin bir meydan olan arıyorsanız işte tam burası tam aradığınız yer . Şehrin
kalabalığını bir an unutup dinlenmek için bire bir.Tabi ihtişamlı Leonardo
heykeli ile de bir selfie çekmeyi unutmayın J
Meydanın tam karşısında da La Scala tiyatrosu bulunmakta
.Tabi eğer gösteri izlemek isterseniz
aylar öncesinden bilet almak gerek .
4- QUADRILATERO d’ORO
– ALTIN DÖRTGEN
Eveeett ee hani moda
anlattın o kadar bu kadar mı diyorsanız evet arkadaşlar şimdi modaya geçiyorum.
Altın Dörtgen : Via Montenapoleone , Via Della Spiga , Via Manzoni ve Via
Sant’Andrea caddelerinin meydana getirdiği bölgenin ismi .
Bu caddeleri
gördüğünüz zaman neden Milano’nun Moda’nın Kalbi ünvanını elinde bulundurduğunu
anlayacaksınız.
5-INDIRO MONTANELLI PARKI
Bu park benim aşık olduğum bir yer oldu . İtalya her ne
kadar tarihi binaları ile nam salmış olsa da şehirlerde kesinlikle doğal yaşam
tahrip edilmemiş. Hatta çok önem veriliyor . Parklarda her daim spor yapan
İtalyanlar var . Koskocaman ağaçlar huzur veriyor baktıkça.
Bu kale uzun yıllar boyu Milano’ya hakim olan ailelerin ev
sahipliğini yapmış.Şuan içerisinde birkaç müze bulunmakta.
7-SANTA MARIA DELLE GRAZIE KİLİSESİ
Bu kilisede benim henüz okumadığım – ve bu sebeple de çok
pişman olduğum – Da Vinci ‘nin Şifresi
kitabında geçen Leonardo Da Vinci’nin
‘’Son Akşam Yemeği ‘’tablosu
bulunmakta . Fakat önceden rezervasyon yaptırmak gerekli olduğunu bilmediğimiz
için biz görememiştik .Giderseniz aklınızda bulunsun .
Milano aklımda tamamen vitrinleri ile yer etmiş bir yer oldu
. Aynı markanın mağazasından 10 metre arayla iki tane görebilirsiniz ama içinde
satılanlar farklı , bir mağaza Türkiye’de gördüklerimizin en az iki katı
büyüklükte . Vitrinlerde çok güzel çok güzel diyerek yengeç misali yan yan
yürüyerek geçmeniz olası . Fiyatları ise ben Christmas zamanı gittiğim için
çoğu şey indirimliydi ama yinede Euro can yakıyor tabi . Bir de Erasmus
öğrencisi olunca ancak bakmakla yetiniyorsunuz.
Bir de Como Gölü var . Sanırım gidip de pişman olduğum yer
orası oldu . Gidiş geliş 9 euro tren ücreti verip de görünce ( Merve ile
ikimizin de Karadenizli olmaktan ibaret ) Buu ne yaaa bizim köy daha güzel diye
isyan ettik . George Clooney’ın villası varmış peh peeh .
Gezerken başıma sürekli
komik şeyler geliyor . Bunların biri de Milano’da olmuştu . Duomo’nun
önünde fotoğraf çekerken birisi yaklaşık elime mısır uzattı ben de anlamadım o
sıra zaten katedralin şaşkınlığından çıkamamışım alıverdim . Onları almamla
beraber etrafıma güvercinler doluştu. Ben de korkuyla bi fırlattım mısırları
tabi bir de cırladım bütün turistler bana döndü baktı ne oluyor gibisinden .
Bende Merve’ye doğru koşuyorum annesine koşan çoçuklar gibi .
Eveet arkadaşlar Milano maceramda böyle geçti gitti .
Sıradaki şehir neresi olsu Floransa mı
Venedik mi onu düşünüyorum şuan , siz ne istersiniz acaba . Venedik mi olsa
hmmm neyse artık göreceğiz bakalım sırada ne var .
Hoşçakalın arkadaşlar takipte kalmayı unutmayın :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder